Upanişadlarda Ruh ve Psikoloji – Ruhun Ölümsüzlüğü
Upanişadlarda Ruh
Hint felsefesinde ve Upanişadlar’da genel olarak ruhun var olduğu kabul edilmektedir. Upanişadlar’da, insanın fiziki yönü olan bedenin, ruha (cîva) hizmet eden şey olduğu ve onun ruh olmadan anlamsız olduğu savunulmaktadır. Bu dünya hayatının birçok şeyi yapmak ve yapılanların karşılığını almak için çok kısa olduğu ve bundan dolayı ruh göçüne inanmanın zorunlu olduğu kabul edilir. Bundan ötürü bu dünyada açıklanamayan birçok şey için önceki yaşama bakmak gerekmektedir, bu dünyada eksik kalan şeyler de sonraki hayatta telafi edilebilir. Bu durum da Upanişadlar’da, ruhun Karma inanışıyla açıklandığını göstermektedir.
Brihadâranyaka Upanişad’da; “Bir kimse öldüğünde onu terk etmeyen ruhudur; ruh sonsuzdur, sonsuz olan, bazı melekler nasılsa öyledir, o halde o, sonsuz dünyayı kazanır” şeklinde ifade edilmektedir.
Ruhun ölümsüzlüğü Hint Epik Dönemi, Mahabharata Destanı’nın Bhagavadgita’sında ise şöyle belirtilmektedir: “Şunu bil ki herkesin içinde bulunan öz ölümsüzdür; hiç kimse ona bir son veremez . O doğmamıştır, ölmez; bir şeyden olmamıştır ve hiçbir şeye dönüşmez. O doğmamıştır, daimidir, ölümsüzdür, ilktir; O, beden ölse bile öldürülemez. Partha, O’nun doğmamış ve ölümsüz olduğunu, hep var olan, hiç yok olmayan olduğunu bilen kişi, nasıl olur da O’nun öldürülebileceğini veya ölebileceğini düşünür? Bütün canlıların ondan türediği ve her şeyin içinde bulunan bu ruha hiçbir zaman zarar verilemez, lütfen kederlenme.”
Batı ve Doğu – Ruh Anlayışı
Civa adıyla ifade edilen, hayat veren unsur ruhtur. Fakat aslında Hint düşüncesi içerisindeki civa, Batılı anlayış içerisindeki ruhtan farklılık göstermektedir. Batılı yaklaşım dahilindeki ruh, insanın doğumu esnasında, parçalardan yaratılmıştır. Lakin civa, fiziki biçimden önce oluşmuştur ve fiziki insan görünümü oluşana kadarki yeniden doğumdan bir başka yeniden doğuma kadar gelişmiştir. Bunun dışında Batı’daki ruh anlayışına göre her birey kendi ruhuna sahiptir, fakat Hint düşüncesindeki ruh her yerde ve herkeste aynıdır.
Aşkın ve Görüngesel Şekliyle Ruh Anlayışı
Brahman’ın, mutlak varlığın aşkın ve görüngüsel şeklindeki iki yaklaşımı, ruh anlayışında da kendini göstermektedir. Aşkın yaklaşım, ruhu yüce ruh olarak ele almaktadır ve bu yaklaşıma göre ruh ikilik barındırmaz, ölümsüzdür, saftır, özgürdür, aydınlanmıştır ve Brahman ile özdeştir. Ruh, iyi-kötü, acı-mutluluk gibi zıtlıklardan etkilenmemektedir ve ruhun bu hakiki doğasını gerçekleştirebilmek ruhsal özlemin hedefidir.
Görüngüsel yaklaşım ise birçok bireysel ruhun varlığından bahsetmektedir ve bireysel ruhun bedene bağlı olduğunu kabul etmektedir. Bedene bağlı olan bireysel ruh, bahsetmiş olduğumuz zıtlıkları barındırmaktadır ve fiziki aleme bağlı olan bu ruhlar, sonsuz doğum ve ölüm döngüsünden kurtulmak için çabalar. Eğer bireysel ruh tanrısal niteliğinin farkına varırsa, artık din ve ahlak kurallarına bağlı kalmak zorunda değildir; çünkü bu kurallar, ruhsal özlem içerisinde olan kişileri arzularından, açgözlülüklerinden, bencilliklerinden kurtarmak için insanı yine bu dünyaya bağlamak için vardır.
Şvetaşvatara Upanişad’da şöyle denmektedir: “İki var; biri bilen (İshvara) öbürü bilmeyen (Jiva), biri güçlü öbürü zayıf – ikisi de doğumsuz. İşte her insana işlerinin karşılığını veren o – doğumsuz; ve her surette görünmekle birlikte kendisi eylemsiz olan sonsuz Ben. İnsanın bu üçünü bulması Brahma’dır.”
Upanişadlarda Ruh – Kosha Doktrini
Cîvanın (ruh) Brahman’la olan ilişkisi, kozmik ideal ve akozmik idealde farklı ifade edilmektedir. Kozmik yaklaşıma göre, ruh her ne kadar kalıcı olmasa da Brahman’ın bir dönüşümüdür ve böyle olduğu için de hem onunla bir hem de ondan farklıdır. Akozmik görüş ise ruhu Brahman’la bir görmektedir ve ikisi arasında hiçbir fark kabul etmemektedir. Ruhun, bu iki yaklaşımın belirtmiş olduğu niteliklerden hangisini taşırsa taşısın, ruh olabilmesi için Brahman’la olan birliğini unutması gerekmektedir.
Genel olarak ruhun sonlu olduğu ve Mutlak (Brahman)’tan farklı olduğu kabul edilmektedir, ancak ruh bazen kendini aşar ve bu da onun sınırlı olmadığını gösterir. Bu durum, arzunun olmadığı zamanki gibi durumlarda meydana gelmektedir. Böylesine bir kendini aşma durumunun ifade edilmesi Kosha Doktrini olarak adlandırılmaktadır.
Upanişadlar’da, Kosha Doktrini’ndeki kendini aşma durumu, kişinin bilinçli olma (manomaya) durumundan ve kendi kendinin bilincinde olma (vijnamaya) durumundan daha yüksek bir durum olarak geçmektedir. Adı geçen bu iki durum, kendi içerisinde çatışma ve karışıklığı içermektedir, fakat kendini aşma durumu bu şekildeki çatışma ve karışıklıkları içermez; bu durumu ifade eden en temel nitelik barıştır.
Ayrıca bu durum Mokşa ile karıştırılmamalıdır, geçici bir durum olduğu için Mokşa’dan farklıdır ve ampirik dünya ile Mokşa arasındaki bir yerde bulunmaktadır. Kendini aşma durumunda ruh, uğraşları ve eksiklikleri noktasında ampirik yönünü göstermektedir; fakat aynı şekilde, tıpkı Brahman gibi çatışmaların ötesinde olduğu için Brahman’la özdeş olduğunu göstermektedir. Bu şekilde Brahman’la özdeş olduğunu anlamak, yani benliğin ne olduğunu tam olarak kavramak, bahsedildiği gibi bireysel varoluşa kayıtsız hale gelmeyle meydana gelmektedir; çünkü benlik, duyuların ve aklın alanını aşmaktadır. Tam manasıyla kurtuluşa kavuşmuş ve olgunluğa erişmiş olan bir bilge için ise ölümden sonra hiçbir bilinç mevcut değildir; tüm karşıtlıkların, ikilemlerin, özne-nesne ayrımının ortadan kalkmış olmasının yanı sıra ruhun çabalamalarının ve eksikliklerinin olduğu ampirik yönü de ortadan kalkmaktadır ve kurtuluş, kalıcı bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.
Kaynakça
- Mysore Hiriyanna, Hint Felsefesi Tarihi
- Upanişadlar – F.Max Müller
- Rigveda – İş Bankası Yayınları (çev. Korhan Kaya)
- Hint Felsefesinin Temelleri – Korhan Kaya
- Hinduizm – Korhan Kaya
- Sanskrit Türkçe Sözlük – Korhan Kaya
- Vedalar ve Kaynağı Üzerine – Ali İhsan Yitik /Hammet Arslan
- FELSEFİ DÜŞÜNCENİN İLK METİNLERİ: UPANİŞADLAR (Yüksek Lisans Tezi) – Alper İPLİKCİ