Çin Mitolojisi – Evrenin Kökeni ve Taocu Kozmogoni
Çin Mitolojisi , Çin sınırları içinde yaşayan halkın etnik inanç sistemidir. Tarihçiler Çin Mitolojisi ’nin sınırlarının M.Ö. 12. Yüzyıl’da başladığını yazmaktadırlar. Hint, Yunan, İskandinav mitolojisinde olduğu gibi kesin bir panteon saptamak zor olsa da başta Sarı İmparator olmak üzere çeşitli kültür kahramanlarının etrafında oluşmuştur.
Çin kültürünün mitolojisini de, dini inanışlarını da taoizm, konfüçyüsçülük ve ileriki zamanlarda ne kadar taoistler kabul etmemiş gibi gözükseler de budizm inancının etkisi oluşturmaktadır.
Çin Yaratılış Miti
En popüler yaratılış miti Hint Mitolojisi ‘ndeki Puruşa’nın Çin versiyonu, ilahi ilk insan Pangu ile ilgilidir. Başlangıçta hiçbir şeyin olmadığı, sadece kaosun –tao’nun- olduğu olduğu dev bir yumurtadan bahsedilir. Bu yumurta içinde yaratılışın başlaması için her şeyi bulundurmaktadır. Ve Pangu zamanla bu yumurtanın içinde büyümeye başlar. Bu esnada yumurtanın içindeki yaratıcı ögeler –Yin ve Yang- her yere dağılır. Yin temelli ögeler yeryüzünü yaratırken, yang temelli ögeler göğü yaratırlar.
Pangu bu iki yaratıcı ögenin tekrar birbirine karışmaması için yeri ve göğün arasından geçerek onları ayırır. Şayet birbirlerine karışırlarsa tekrar kaosun ortaya çıkacağını düşünerek, bunları ayrı tutmak için aralarında durur. Birbirlerine karışmayacaklarına inandığı vakit, dinlenmek için yerin üzerine çekilir. Ölen Pangu’nun vücudunun ve varlığının farklı bölümleri çeşitli coğrafi şekilleri oluşturur; gözlerinden biri ayı, diğeri güneşi; nefesi rüzgarları, teri yağmurları, kanı nehirleri oluşturur. Vücudundaki pireler ise, insanları…
İnsanların yaratılışı bazı mitlere göre ise; Tanrıça Nuwa’nın insanları kilden şekillendirdiği şeklindedir. Şekillendirme süreci, Nuwa’nın kuvvetini kurutmuş ve üst sınıfları şekillendirdikten sonra çamurun içinde bir ip sürükleyip sallayınca ipten akan damlalar da sıradan insanları oluşturmuştur.
Taocu Kozmogoni – Evrenin Kökeni
Yüce varlık wu chi, sonlu tai chi’yi meydana getirir. Sonlu varlık doğanın iki temel unsuruna evrilir; Yin (eril öz) ve Yang (dişi öz). Bunlar erkek ve dişi, pozitif ve negatif, aydınlık ve karanlık özler olarak anlamlandırılabilir. Başlangıçta var olan sonsuz öz, bilinemez ve açıklanamazdır.
“Sonlu varlık hareket etti, orada Yin vardı. Sonlu varlık dinlendi, orada Yin vardı.”
Çin Mitolojisi’nin temel kökeni Lao Tzu’nun tao geleneğiyle şekillenmiştir. O’nun eserini inceleyen Tai Hsi King, altıncı bölümündeki evrene dair söylediklerini şu şekilde yorumlamıştır.
Evrende yalnızca aura, c’hi vardır. Bütün hayat ve yok oluş bu auradan gelmekteydi. Bütün sonlu şeyler, bu ruhun geniş ve tükenmez haznesinden meydana gelmiştir. Bu yüzden ruh anne diye isimlendirilir, yani Yang veya doğanın eril özü ile birleşerek evedi Tao’yu oluşturan Yin, bir diğer değitle doğanın dişi özü. Eril öz “Hiçliğin Ruhu”dur (K’ung Sh’en). Bu ruhun kuvveti evrenin yaratıcı enerjisini oluşturmak için auranın gücüyle birleşir. Ruh da aura da aslında kaostan gelmektedir ve ikisi de hiçbir zaman ne çoğaltılabilir ne de azaltılabilir.
Çin Mitolojisi – Beş Yüce İmparator
Beş yüce imparator, Çin Mitolojisi ’ndeki mitleri tarihle, kahramanları da tanrılarla birleştirme eğiliminin örnekleridir. Huang Di, Zhuanxu, Di Ku, Yao ve Shun, ana yönlerle ve beş element (metal, tahta, su, ateş ve toprak) ilişkilendirilen beş Çin Kralı’nın isimleridir. Huang Di, beşinin en önemlisi ve çoğunlukla yüce tanrı ya da Gök gürültüsü tanrısı olarak görülen Sarı İmparator’du. Tanrı arketipinden ziyade bir kahraman arketipi olarak Huang Di, annesi Fupao bir yıldızın etrafını kuşatan bir yıldırım gördüğünde mucizevi bir şekilde ana rahmine düşmüştü. Yıldırım, kadını döllemişti. Yirmi beş hafta sonra doğan Huang, neredeyse doğduğu anda konuşabiliyordu ve üç yüz yıl yaşamıştı.
İkinci Yüce İmparator ise Zhuanxu, Huang Di’nin torunlarından biriydi. Gökyüzü ile yeryüzünün ayrılmasını emreden oydu. İnsan olarak sekiz yüz yıl yaşamıştı. Di Ku, Yüce İmparatorların üçüncüsüydü. Doğduğunda ismini söyleyebilmişti ve gözde ulaşım aracı bir ejderhaydı. Di Ku’nun karılarından biri, güneşi yuttuğunu gördüğü rüyasından sonra peş peşe sekiz oğlan doğurmuştu. Bu oğullardan biri olan Yao, bir sonraki Yüce İmparatordu. Büyük tufana dur emrini vermesiyle tanınır.
Bir başka oğul, Shang Hanedanı’nın kurucusu Qi idi. Qi’nin doğumu da mucizeviydi. Annesi Jiandi, bir kırlangıcın yumurtasını yediğinde hamile kalmıştı. Beş Yüce İmparator’un beşincisi, tahtını büyük tanrısal kahraman Yu’ya bırakan Shun idi.
Çin Mitolojisi ve Ejderhalar
Ejderhalar, Çin Mitolojisi ‘nde ve halk kültüründe daima önemli olmuştur. Antik bir ejderha mitolojisinin varlığını gösteren ejderha figürleri, geçmişi MÖ dördüncü binyıla denk uzanan arkeolojik alanlarda görünür. Çin’de ejderhalar, özellikle suyla, tanrısallıkla ve kahramanlarla ilgilidir. Uçabilirler, nefesleri bulut oluşturabilir. Birçok tanrısal figür ve kahraman (özellikle Fuxi ve Nuwa, bazen de Z ve Huang Di dahil) insan kafasına ve ejderha vücuduna sahiptir.
Yinglong gibi ejderhalar, örneğin Yu’nun olumsuz engellerin üstesinden gelişindeki gibi, kahramanlara yardım ederler. Bir efsanede, vücuduyla evreni yaratan ejderha Zhulong’dur. Güneydoğu Çin’deki Miao halkının anlattığı bir diğer efsaneden, dünyada insanlar var olmadan önce sadece bir mağarada yaşayan bir ejderhanın olduğunu öğreniriz. Bir gün maymunlar ejderha ile oynamaya geldiklerinde, onları nefesiyle insana dönüştürmüştür. Çin’de hala ejderhalara hayranlık duyulur, hatta bazı Çinliler yağmura ihtiyacı olduklarında ejderhalara dua ederler.